Türkiye’de Gizli Kalmış Gurme Rotalar: Keşfedilmeyi Bekleyen Lezzet Durakları

Türkiye’de Gizli Kalmış Gurme Rotalar: Keşfedilmeyi Bekleyen Lezzet Durakları

Türkiye’nin Gizli Kalmış Gurme Rotaları: Keşfedilmeyi Bekleyen Lezzet Durakları

Merhaba lezzet avcısı arkadaşlarım! Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, mutfağıyla bir cennet. Gaziantep’i, Hatay’ı, İstanbul’u saymakla bitmez meşhur lezzet duraklarımız var. Ama ben bugün size bambaşka bir konudan bahsetmek istiyorum: Türkiye’nin gizli kalmış gurme rotaları! Evet, yanlış duymadınız. Ana akım rotaların dışında, keşfedilmeyi bekleyen, damak çatlatan o kadar çok yer var ki… Sanki zaman tünelinde yolculuk yapıp dedelerimizin babaannelerimizin tariflerine ulaşmış gibi hissedeceksiniz. Hazırsanız, bu lezzet dolu serüvene birlikte çıkalım.

İlk durağımız Ege’nin kalbinden, o mis kokulu otları ve zeytinyağının bereketini sunan bir yer: Urla ve çevresi. Evet, Urla son yıllarda popülerleşse de, hala keşfedilmeyi bekleyen öyle samimi köşeleri var ki! Burası sadece şarap bağlarıyla değil, aynı zamanda Ege’nin o eşsiz otlarıyla ve zeytinyağlılarıyla ünlü. Urla’ya geldiğinizde mutlaka ama mutlaka bir zeytinyağı tadım etkinliğine katılın. Yerel üreticilerin butik zeytinyağlarını denemek, gerçek lezzetin ne olduğunu anlamanızı sağlayacak. Pazarlarda envai çeşit otla karşılaşıp şaşıracaksınız. Arapsaçı, cibez, turp otu, ısırgan… Bunlardan yapılan salatalar, börekler, zeytinyağlı yemekler tam bir şölen! Özellikle enginar mevsiminde Urla’ya yolunuz düşerse, her haliyle enginar denemelisiniz: zeytinyağlı enginar, enginar kalbi salatası, hatta enginar dolması! Taze deniz ürünleriyle de ziyafet çekmeyi unutmayın. Sakin bir balıkçı kasabasında güneşi batırırken, ızgara ahtapot veya taptaze bir levrek eşliğinde yerel bir şarap yudumlamak, hayatın ne kadar güzel olabileceğini size hatırlatacak. Urla, öyle bir yer ki, sadece karnınızı değil, ruhunuzu da doyuruyor.

Şimdi rotayı biraz daha iç kesimlere, yeşilin ve tarihin harmanlandığı, Karadeniz’in kapısı sayılan o mistik şehre çevirelim: Amasya. Şehzadeler şehri Amasya, yalnızca tarihi dokusuyla değil, aynı zamanda kendine has Amasya mutfağıyla da adından söz ettirmeli. Özellikle o meşhur Amasya elmasıyla yapılan tatlıları kaçırmayın derim. Ama asıl bomba, Amasya çöreği! Sadece kokusuyla bile sizi mest edecek, içine çökelek, ceviz veya haşhaş konulabilen bu çıtır çıtır lezzet, sabah kahvaltılarının veya çay saatlerinin olmazsa olmazı. Bir de Amasya’nın patlıcanlı tavası var ki, yedikçe yiyesi gelir insanın. Yerel lokantalarda bulabileceğiniz keşkek ve toyga çorbası da tam bir ana kucağı lezzeti sunar. Eğer biraz daha cesursanız, yörenin kendine has lezzetlerinden biri olan mumbarı da denemenizi öneririm. Amasya, nehir kenarında yürürken burnunuza gelen taze pişen ekmek kokuları ve köprülerin altından akan suyun sesiyle tam bir huzur ve lezzet molası vaat ediyor.

Güneydoğu’nun kadim kentlerinden, taşın ve baharatın şehri Mardin‘e ışınlanıyoruz şimdi. Mardin, Mezopotamya’nın kadim mutfak kültürünü günümüze taşıyan, her köşesi tarih kokan bir şehir. Burada yemek yemek, aynı zamanda bir kültür yolculuğu yapmak demek. Mardin mutfağı, özellikle et yemekleri, baharatlı lezzetleri ve hamur işleriyle tanınıyor. En meşhur lezzetlerinden biri tabii ki kaburga dolması. Kuzu kaburgasının içi pirinç, badem ve yöresel baharatlarla doldurulup saatlerce pişiriliyor. Tadına doyamayacağınız bir lezzet şöleni! Bir diğer olmazsa olmaz ise ikbebet, yani içli köfte. Mardin’de yapılan içli köftenin dışı incecik bulgurdan, içi ise soğanlı, cevizli ve bol baharatlı kıymadan oluşuyor. Yanında ev yapımı ayranla efsane gidiyor. Sembusek de mutlaka denemeniz gereken bir diğer hamur işi. Kapalı lahmacun gibi düşünebilirsiniz, ama çok daha farklı ve lezzetli. Tatlıya gelince, badem şekeri ve kıllorik (bir çeşit lokma tatlısı) kesinlikle listede olmalı. Yemeğin ardından ise meşhur Mırra, yani acı kahve ile yemeği taçlandırın. Mardin, sadece lezzetleriyle değil, o daracık taş sokaklarında gezerken hissedeceğiniz o mistik atmosferle de sizi büyüleyecek.

Rotamızı İç Anadolu’nun en bilinen ama lezzetleri hala tam anlamıyla keşfedilememiş şehirlerinden birine çeviriyoruz: Kayseri. Evet, Kayseri denince akla hemen mantı, pastırma ve sucuk geliyor ama inanın bana Kayseri mutfağı bundan çok daha fazlası! Öncelikle mantı olayına açıklık getirelim: Kayseri mantısı küçük küçük olur, 40 tanesi bir kaşığa sığar derler. Yoğurt ve sarımsaklı sosuyla efsanedir. Ama Kayseri’de sadece bu mantı yok; peynirli mantı, tepsi mantısı, yağlama mantısı gibi çeşitleri de var. Yağlama, Kayseri’nin bir diğer gurur kaynağıdır. Kat kat incecik yufkaların arasına kıymalı harç konularak yapılan bu lezzet, üzerine yoğurt gezdirilerek yenir ve parmaklarınızı yersiniz! Kayseri’nin et ürünlerindeki ustalığı tartışılamaz. Gerçek Kayseri pastırması ve sucuğunun tadını bir kere aldığınızda başka yerde aramayacaksınız. Sabah kahvaltısında pastırmalı yumurta veya sucuklu pide ile güne başlamak gibisi yok. Daha farklı bir lezzet arıyorsanız, pöç yemeğini denemelisiniz. Dana pöçünden yapılan bu et yemeği, uzun süre pişirilerek lokum kıvamına geliyor. Kayseri, bir gurme için adeta bir lezzet kalesi. Her sokağında ayrı bir koku, ayrı bir tat sizi bekliyor.

Ve son durağımız, Akdeniz’in incisi, hızlı ve lezzetli yemekleriyle adından söz ettirmesi gereken Mersin. Mersin, belki de Türkiye’nin en underrated lezzet duraklarından biri. Burası sadece denizi ve palmiye ağaçlarıyla değil, sokak lezzetleri ve kendine has tatlılarıyla da tam bir cennet. Mersin’e geldiğinizde ilk denemeniz gereken şey tabii ki tantuni! İncecik doğranmış etin özel baharatlarla harmanlanıp sacda çevrilmesiyle hazırlanan tantuni, ister somun ekmeğinde ister lavaşta, limon ve bol acı biberle servis edilir. Bağımlılık yapıcı bir lezzet! Mersin’in bir diğer sokak lezzeti klasiği ise cezerye. Havuç, şeker, ceviz veya fındıkla yapılan bu tatlı, hem sağlıklı hem de çok lezzetli. Mersin’in tatlıları sadece bunlarla sınırlı değil; kerebiç (bir çeşit irmik kurabiyesi) ve sıcak havada içinizi ferahlatacak bici bici (nişasta, pudra şekeri ve şerbetle yapılan buz gibi bir tatlı) de mutlaka denenmeli. Yemeklerin yanında olmazsa olmaz bir içecek var ki, o da tabii ki şalgam suyu! Acılı veya acısız, tantuninin en iyi eşlikçisi. Mersin, hızlıca karnınızı doyurabileceğiniz, ancak lezzetinden asla ödün vermeyen sayısız durak sunuyor.

Gördünüz mü sevgili gurme dostlarım? Türkiye sadece bilinen lezzetleriyle değil, keşfedilmeyi bekleyen bu tür gizli kalmış lezzet duraklarıyla da bir gastronomi cenneti. Her biri kendine özgü bir hikaye, bir gelenek ve bambaşka bir damak şöleni sunuyor. Artık rotanızı belirlerken sadece meşhur olanlara değil, bu keşfedilmemiş lezzet duraklarına da bir şans verin. İnanın bana, pişman olmayacaksınız. Valizlerinizi hazırlayın, damak tadınızı açın ve bu eşsiz gurme rotalarında kendinize unutulmaz anılar biriktirin. Afiyet olsun!